
Horon
İnsan topluluklarının insanlık tarihi kadar eski, gelenek ve göreneklerinden biri de horondur, insanların karakter yapılarının yaşantı biçimine yansıması ile birden fazla insanların isteği dahilinde birtakım hareketlerin oluşturduğu ahenk biçimidir.
Horon genellikle davul, zurna, kemence veya az da olsa kaval eşliğinde insanların kol kola tutuşarak sağa doğru hareket etmek suretiyle, çalgı aletlerinin ritmine uyularak dizlerin gevşeyip toplanmasıyla oluşturulan kıvrak ve canlık hareketler topluluğu sonucu meydana gelir. "Horon tepme" şeklinde konuşulur. Komutla oynandığı gibi kız (bayan) horonlarında komuta bağlı kalınmadanda oynanır.
Yayla şenliklerinde şenlik merkezine doğru gidilirken, tek ayak hareketleriyle ileri doğru canlı fakat az yol alınarak hareket edilir. Erkek insanların büyük bir kısmı, gençlerin ise tamamına yakını kurulan horon halkasına katılır. Figürler genelde birbirine benzemekte olup sıksara, horipsin ve adı konmayan figürler horon tepenin becerisine bağlı olarak uygulanır. Ayak hareketlerine bağlı omuzların titrek hareketlerine özen gösterilir. Erkek horonlarında sıksara oynanırken komutla (genelde çalgıcılar komut eder) kollar yukarı kaldırılır 3-5 dakikada böyle tepildikten (oynandıktan) sonra aşağı alma figürü 3 kez tekrarlanır. Bu figürde dizlerin yere değdirildiği de görülür. Horonlarda topluluğun coşku ve neşeye dayalı esprisi hakimdir. Bu zamanlarda insanların daha coşkulu daha mutlu oldukları
Horonun oynandığı yer, bir evin içi, bir tarla, bir yayla çimenide olabilir. İnsanlar arasında kendiliğinden oluşan kurallı ahenkler manzumesidir.
Bölgemizde horonun atik, kıvrak ve çabuk hareketleri, suyun kaynaması hamsinin kıvrak hareketleri insanlarının atik ve çevik olduğunu anımsatır. Kızlı erkekli olduğu gibi sade kız; sade erkeklerce de oynanabilir. Kız ve erkek horonları oynanırken becerikli ve gönüllü kişilerce mahalli türkü eşliğinde de oynanabilir.
Bölgedeki yayla şenliklerinde en çok adını duyurmakla birlikte yöredeki hemen hemen her insan tarafından oynandığı için ekip kurmak suretiyle oynanması fazla ilgi çekmez. Bu bakımdan folklor yarışmalarında fazla adını duyurduğu söylenemez.
Bayanlar, zaten folklorik kıyafet giyen giysilerle erkekler de ise beyaz gömlek üzerine siyah veya lacivert yelek ve pantolon beyaz çorap siyah ayakkabı giydikleri bunları tabanca ve köstekli saatle süslenerek oluşan görüntüler hakimdir.
Çalgı Aletlerimiz
Günümüzde çalgı aletlerinden en yaygın halde kullanılan kemence olmakla birlikte, tarihimizde davul, zurna ve kaval kullanımı daha yaygın olduğu bilinmektedir. Kemence çalınması bu bölgede yaşayan insanların birlikte kültürün harmanlanıp mozaikleşmesinden esinlenerek yaygınlaştığı görülür. Merkez ve merkeze yakın köylerde son zamanlarda saz ve diğer çalgı aletlerinin özellikle gurbetçilerin ilgi duymalarıyla dinlenmeye başladığı görülmektedir.
Davul, zurna ebat olarak diğer bölgelerinkinden daha küçük sesi daha ince olmakla birlikte hızlı figürlerle oynanan folklor ritmine uygun yazılı notaya bağlı kalınmaksızın çalınır ve zurna ise kaval sesine yakın ney biraz daha ince (tiz) sesi çalınır. Diğer bölge zurnalarından biraz da küçük ebatta yapılmaktadır.
Geniş alanlarda özellikle yayla şenliklerinde davul zurnalı çalgılar tercih edilmekte iken kapalı mekanlarda yapılan şenliklerde kemence tercih edilmektedir. Kaval ise günümüz şenliklerinde hemen hemen hiç görülmemekle birlikte özellikle koyun otlatan çobanlar ile yayla gençlerinin ilgi duyarak çaldıkları görülür.
Son yıllarda notasız dinlenen davul, zurna, kemence ve kaval sesleri notalandırılıp bu üç çalgı aletinin bir orkestra gibi birlikte seslendirildikleride görülmektedir.
Kemençe
Ardıç, erik, dut, ceviz vs. gibi ağaçlardan tekne denilen gövde eni 8 cm. boyu 40-50 cm. içi 2-3 cm oyularak, burgu denilen tellerin bağlandığı kısım üzerine çam ağacından yapılan kapakla kapatılır. Tellerin altına seslerin kontrollü çıkmasını sağlayan direk ile parmak vurulan yerin uç kısmı kapağa üstten aşağıya doğru yapıştırılmış ve tel arasındaki göğüslük parçası eklenerek yapılır.
Kapak hariç diğer kısımlar işlenir ve cilalanır. Teknenin aşağı kısmı ile burgu arasında bağlanan kalınlıklar birbirinden farklı 3 tel ile yapılır.
Kemençenin boyuna denk ahşap çubuğa at kuyruğu bağlanarak yapım işi bitirilmiş olur. Yayın iyi ses çıkarabilin e s i için reçine sürülür. Bölgemizin ün yapmış tanınmış kemence sanatçılarından Doğancıdan Bekuruğu Ali (ölü) Sinliceden Cangaluğu Mehmet (ölü) Dorukkirişten Aluğun Kâzım Gülbahar, Çamlıca'dan Yanıklı Ahmet Durmuş (ölü), Simenliden Ali Cinkaya (ölü) Sayvançataktan Süleyman Yaşar Kireçten Garağan Kazım Kaya günümüzde Ali Tarhan Sebahattin Yanık, Şenol Çakır gibi genç çalgıcılarda mevcuttur.
Davul & Zurna
Davul genellikle 50-60 cm. Çapında kestane ağacından 1-1,5 cm kalınlığında yaklaşık 40 cm. genişliğinde tahtanın silindir şeklinde bükülerek her iki açık alan derilerin deri veya keten iplikle sıkça tutturulması ve çalgıcının boynunda durması için kemerle bağlanması buna ilaveten sert ağaçtan tokmak ve cızdım denilen çubuğun yapılmasıyla işime tamamlanır. Zurna ise nefesli çalgı aletidir. Zurna bakır, cimşir, erik ağaçlarından yapılır Ucuna kamıştan yapılmış sipsi takılır ve davulla birlikte çalınır. Kaval nefesli çalgı aletidir. Sert ağaçtan yapılan iyi ses çıkarttığından kalitelidir. Dilli ve dilsiz olarak yapılır ve çalınır. Davulun tahtası kestane derisi keçi, tokmağı erik, cızdımı çeften yapılanları makbuldür. Ün yapmış ve hayatta olmayan kasımağzı köyünden Kavukluğun Ali ile Filicuğun Ali özellikle yayla şenliklerinde büyük beğeni kazandıkları günümüzde de anlatılmaktadır.
Tura (Yesir)
İlçemizin, Simenli, Sütpınar,Sayvançatak ve Çamlıca köylerinde genellikle dini bayram günleri ile "otçular haftası" şenliklerinde yaylalarda oynandığı başlangıcı belli olmayan "Tura" (Yesir) oyunu oynanmaktadır. Bölgemizde bekar gençlerin birebir konuşmaları uygunsuz kabul edildiğinde bu oyunda evlenecek gençlerin birbirlerini daha iyi tanıma sonucu evlenme ile sonuçlandığı da görülür.
Oyun oynanacak yerde olanlar ikiye ayrılırlar. Bu ikiye ayrılmayı A ve B kalesi olarak da adlandırırız, ikiye ayrılmanın eşit olmasına dikkat ederlerse de bile bir tarafa iki-üç kişinin fazla olması herhangi bir yanlışlık sayılmaz ve oyun oynanır.
-A- kalesinden çıkan bir kişi oyun alanına doğru ilerler. Bunu -B- kalesinden çıkan bir kişi vurur (yani elle temas eder), vurulan kişi -B- kalesine geçer. Vurulmadan geri dönüş yapabilirse yine -A- kalesinin oyuncusu olarak oyuna devam eder.
-A- kalesinden çıkan kişiyi -B- kalesinden vurmaya gelen kişi yine -A- kalesindekilerce takip edilir, eğer takip sonu -B- kalesinden çıkan vurulursa vurulan kişi o zaman -A- kalesinde bekler. Oyun bazen kaleleierin birinde adam sayısının bire-ikiye inmesi ile yeniden taksim olunarak devam eder veya iki, üç kişiye inmesi beklenemez, kaleleierin birinde azalma olursa, azalan taraftan birisi çok azaldık gelin yine paylaşalım ve oynayalım der.
Eşit olacak paylaşma yapılır ve oyuna devam edilir. Oyun her iki taraf veya taraflardan birisi çok yorulduklarını ifade ederse sona erer. (Bu oyunlarda bekar kız ve erkekler evlenmek için anlaşmada yaparlar. Sonunda kızı istetirler, vermezlerse çok azalmasına rağmen kaçıp alma ile evlenme olayları olmuştur.
Oyun esnasında kalesinden çıkanı vurmaya gelen olmazsa, kalesinden çıkan kişi karşı tarafı tahrik etmek için vursanıza gibi sözcüklerde söyler (var mı vuracak gibi).
|